Start of Main Content

Haham Lord Jonathan Sacks, Büyük Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu Hahambaşısı olarak 22 sene hizmet verdi. Sacks, şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’deki birçok üniversitede misafir öğretim üyesi olarak antisemitizmin zaman içinde ne şekillerde değişip dönüştüğünü araştırmaktadır.

Deşifre Edilmiş Metin

HAHAM LORD JONATHAN SACKS: Yahudilere ya da herhangi birine duyulan nefret hayli karmaşık bir olgu ve oldukça büyük ölçüde kendini kandırmayı ve doğru bildiğiniz şeylerin bastırılmasını içeriyor. 

ALEISA FISHMAN: Haham Lord Jonathan Sacks, Büyük Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu Hahambaşısı olarak 22 sene hizmet verdi. Sacks, şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’deki birçok üniversitede misafir öğretim üyesi olarak antisemitizmin zaman içinde ne şekillerde değişip dönüştüğünü araştırmaktadır.

Elizabeth ve Oliver Stanton Vakfı’nın cömert desteğiyle Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi tarafından gerçekleştirilen Antisemitizm Üzerine Sesler adlı podcast serisine hoş geldiniz. Ben, Aleisa Fishman. Antisemitizm ve nefretin dünyayı günümüzde hangi yollarla etkilediğini göstermek için her ay buraya bir misafir davet ediyoruz. Londra’daki evinden, karşınızda Haham Lord Jonathan Sacks.

HAHAM LORD JONATHAN SACKS: Belirli bir insan grubuna duyulan nefreti kamusal olarak gerekçelendirmek çok ama çok zor bir şey. Böyle genel bir grup her neyle suçlanıyor olursa olsun şüphesiz ki içinde tamamen suçsuz olan insanlar da bulunur. Dolayısıyla antisemitizm, tarihsel olarak daima kültürün içindeki önde gelen, eskiye dayanan ahlakî otoriteden aldığı yetkiye dayanarak kendini gerekçelendirmiş, meşrulaştırmıştır. Ortaçağda bunun için yalnız bir aday vardı, o da dindi. Dolayısıyla Ortaçağda antisemitizm, dinî Yahudi karşıtlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Avrupa’da daha çok böyle kendini gösteriyordu. 

Tabii ki on dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde aydınlanmacı, rasyonel, bilimsel bir Avrupa’da dinin böyle bir otoritesi kalmamıştı ve dolayısıyla kültür üzerinde otoritesi olan, bilimdi. Bilim, ağırbaşlılığın taşıyıcısıydı ve bilimsel olarak temellendirilmiş her şey temelde kınanamaz bir konumdaydı. Dolayısıyla on dokuzuncu yüzyılda antisemitizm, kendini o zaman bilim olarak görülen iki disiplin üzerinden meşru gösterdi. Gerçi günümüzde bunları “sözde bilimsel” çabalar olarak kabul ediyoruz. Bu sözde bilimsel çalışmaların ilki, insanlığın farklı ırklara ayrıldığını ve bu ırkların farklı karakteristik özellikleri olduğunu, bazı ırkların daha medenî, bazılarınınsa daha ilkel olduğunu iddia eden sözde ırk çalışmalarıydı. İkincisi ise İngiltere ve ABD’de önemli sayıda takipçisi olan ama özellikle de Almanya’da çok ciddiye alınan ve Sosyal Darwinizm adıyla tanınan doktrindi. Tabii ki Sosyal Darwinizm, biyoloji ve insanlık tarihinde aynı kuralların geçerli olduğunu, yani daha güçlü olan ırkın, daha zayıf olanı ortadan kaldırdığını söylüyordu. Böylece 1879 yılında Wilhelm Marr isimli bir Alman gazeteci, Yahudilere ırk temelinde nefret duyma anlamına gelen bu yeni olguyu tanımlamak için yeni bir kelime olan “antisemitizm”i ortaya attı. 

Günümüzde ise Holokost’tan bu yana ırk temelinde konuşmak imkânsız hâle geldi. Bilim temelinde konuşmak da önceki kadar kolay değildi. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra fark ettik ki dünya üzerindeki tüm hayatı yok etme kapasitesini bize veren bilimdi. Dolayısıyla Holokost’u takip eden yıllarda bir kültürdeki temel ahlakî otorite, insan hakları kavramı oldu. İşte bu nedenle yeni antisemitizmde İsrail—ki çıkış noktalarından biri Ağustos 2001’de Durban’da yapılan sözde Birleşmiş Milletler’in Irkçılığa Karşı Konferansı’ydı—insan haklarına karşı beş büyük günahı işlemekle suçlandı: ırkçılık, ırk ayrımcılığı, etnik temizlik, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırıma kalkışmak. İşte yeni antisemitizmin temel biçimi bu. Geçmişte olduğu gibi bir dinin ya da ırkın mensubu olarak Yahudilere değil ama İsrail Devleti vatandaşları ya da destekçileri olarak ulusal kapasiteleri itibarıyla Yahudilere yöneltilmiş bir nefret. 

Antisemitizmi anlamaya çalışan insanlar, Yahudiler üzerine çalışıyorlar ama Yahudiler yalnızca antisemitizmin nesnesi, hiçbir zaman nedeni değiller. Sonuç olarak Yahudilerin hiç bulunmadığı Japonya gibi ülkelerde antisemitizmle karşılaşmak mümkün. Yahudilere bakarak antisemitizmi anlamaya çalıştığınızda bilin ki yanlış yere bakıyorsunuz. Antisemitizmi anlamak için antisemitikleri anlamayı öğrenmek gerekir.