Nadir tarihî görüntüler sayesinde hazırlanmış bu yeni Müze filmi, Holokost'a ve Holokost'a zemin hazırlayan ortama özet bir bakış sunmaktadır.
Deşifre Edilmiş Metin
ANLATICI: Paris, 1900.
Dünyanın her yerinden elli milyonu aşkın insan, uluslararası anlayışı ve hoşgörüyü artırmayı, yeni yüzyılı, yeni keşifleri, heyecan verici gelişmeleri kutlama amacı taşıyan dünya fuarı “Universal Exposition”ı ziyaret etti.
20. yüzyıl—tıpkı içinde bulunduğumuz yüzyıl gibi—eğitimin, bilimin ve teknolojinin daha iyi ve daha huzurlu bir dünya yaratabileceği umuduyla başladı.
Çok geçmeden iki korkunç savaş yaşandı.
Nazi Soykırımına Giden Yol
ANLATICI: 1914'ten 1918'e kadar süren ilk “dünya savaşı", Avrupa'nın tamamında ve ötesindeki topraklarda gerçekleşti.
“Bütün savaşları sona erdirecek savaş" olarak bilinir hâle geldi.
On milyonlarca insanın üstüne dev bir gölge gibi çöktü.
“Savaş değil bu” diye yazmıştı yaralı bir asker, evine gönderdiği mektupta.
“Dünyanın sonu.”
Savaş başladığında 20-32 yaş arasında olan Fransız erkeklerinin yarısı, savaş bittiğinde ölmüştü.
19-22 yaş arasındaki tüm Alman erkeklerinin üçte birinden fazlası öldürülmüştü.
Savaştan dönen milyonlarca asker, bedenen ve ruhen sakat kalmıştı.
Öldürme teknolojisindeki ilerlemeler, zehirli gaz kullanımını da içeriyordu.
Bitmek tükenmek bilmeyen kıyımın baskısı altındaki hükümetler devrilmiş, büyük imparatorluklar çökmüştü.
Dünyanın, insanlığa ve onun geleceğine bakışını karanlığa boğan bir felaketti bu.
Winston Churchill, savaşın geride "sakatlanmış, paramparça olmuş bir dünya" bıraktığını söylemişti.
I. Dünya Savaşı Sonrası ve Nazizm'in Yükselişi 1918–1933
ANLATICI: Almanya'nın mağlup olmasının yol açtığı aşağılanma ve 1919 yılındaki barış antlaşması, Nazizm'in yükselişinde ve sadece 20 yıl sonra ikinci bir "dünya savaşı”nın yaşanmasında önemli bir rol oynayacaktı.
Paris yakınlarındaki Versailles Sarayı'nda imzalanan antlaşmanın Almanların çoğunu şok eden yönü, galip devletlerin Almanya'ya, dikkate değer bir askerî güçten mahrum olacağı bir geleceği zorla kabul ettirmesiydi.
Almanya'nın toprakları yüzde 13 azaldı.
Almanya, savaşı başlatmanın tüm sorumluluğunu kabul etmeye ve ağır savaş tazminatı ödemeye zorlandı.
Aralarında 30 yaşındaki eski onbaşı Adolf Hitler'in de bulunduğu pek çok kişiye göre, ülke "sırtından hançerlenmiş", içlerindeki yıkıcı odaklar ve ateşkesi kabul eden hükümet tarafından ihanete uğramıştı.
Gerçekte Alman ordusu, 1918 yılında artık kazanılamayacak olan savaşı sessiz sedasız bitirmenin peşindeydi.
Adolf Hitler, sonraları “İki milyon Alman" “boşu boşuna ölmüş olamaz”, “İntikam istiyoruz!” diye yazacaktı.
Savaştan dönen pek çok asker ve diğer vatandaşlar, Almanya'nın mağlubiyetini ve belirsiz geleceği anlamaya çalıştı.
Birlikler kanlı savaş meydanlarını terk edip şaşkınlık içindeki bir topluma geri döndü.
Yeni ve alışılmadık bir demokratik yönetim biçimi olan Weimar Cumhuriyeti, otoriter imparatorluğun yerini aldı ve kendisini ürkütücü zorluklarla karşı karşıya buldu.
1920'lerin başında binlerce Alman, iş ve yiyecek kuyruğunda bekliyordu.
Aşırı enflasyon parayı değersiz hâle getirdiği için orta sınıfın birikimleri silip süpürüldü.
[460 Milyar Mark]
Bazıları banknotları yakacak olarak kullandı.
Ekonomik şartlar birkaç yıllığına istikrara kavuşmuştu.
Daha sonra 1929 yılında dünya çapında bir ekonomik kriz yaşandı.
Alman bankacılık sistemi çöktü ve 1930 yılına gelmeden işsizlik oranı yüzde 22'ye fırladı.
İşsizliğin pençesinde kıvranan, toprak kaybettiği için hırçınlaşmış ve beceriksiz bir hükümet yüzünden morali çökmüş bir ülkede siyasi gösteriler, sık sık şiddet olaylarına dönüşüyordu.
Siyasi partilerin çoğunun, rakiplerine saldırmak ve seçmenlerin gözünü korkutmak için kendi paramiliter birlikleri vardı.
1932 yılında sokaklarda bir ayda doksan dokuz kişi öldürüldü.
Sağcı propaganda ve gösteriler, Sovyetler Birliği'nden yayılan komünist devrim korkusunu kullanıyordu.
Hızlı sanayileşmenin ve şehirlerin büyümesinin etkisiyle yeni sosyal sorunlar baş gösterdi.
Davranış standartları değişiyordu.
Suç oranı artıyordu.
Cinsiyet normları değişiyordu.
İlk kez çok sayıda kadın, evin dışında çalışıyordu ve yeni anayasa, kadınlara oy kullanma hakkı vermişti.
Almanya'nın yeni filizlenmeye başlayan demokrasisi, parçalanan eski değerlerle ve karşılarına çıkabilecek şeylerin korkusuyla derinlemesine sınanıyordu.
Adolf Hitler, 1921 yılından beri Naziler olarak bilinen Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin tartışmasız lideriydi.
1923 yılında hükümeti devirmeye çalışmak suçundan hapse atılmıştı.
Yargılanması, ona şöhret ve taraftar kazandırdı.
Hapishanede geçirdiği zamanı, siyasi fikirlerini Mein Kampf - Kavgam adlı kitapta toplamak için kullandı.
Hitler’in ideolojik amaçları arasında toprakları genişletmek, ırksal saflığa dayalı bir devlet oluşturmak ve Avrupalı Yahudilerle Almanların düşman saydığı diğer unsurları saf dışı bırakmak bulunuyordu.
Sadece kısa bir süre hapis yattıktan sonra Nasyonal Sosyalist Parti'deki siyasi yasağı kalkan Hitler ve taraftarları, sokaklardaki ve kırsal kesimdeki mücadeleye yeniden katıldı.
Nazi Partisi bünyesine yeni üyeler kazandırdı, örgütlendi ve mesajını yaymak için bir gazete çıkardı.
Naziler, daha aşırı Nazi amaçlarını ikinci planda gösterirken halkın korkularını, hayal kırıklıklarını ve umutlarını sömürerek Almanya'nın sorunlarına basit çözümler sundular.
1930'ların başlarında seçimlerin sıklığı baş döndürücü bir hâl almıştı.
Oy kapmak için rekabet eden çok sayıda parti ve küçük gruplar vardı.
Hitler, karizmatik bir seçim lideri olduğunu kanıtladı ve halka ulaşmak için en son teknolojiyi kullandı.
Nazi Partisi, ekonomik kriz yüzünden harap olmuş orta sınıfa mensup kesimin çoğundan, entelektüellerden, devlet memurlarından, öğrencilerden, meslek erbabından, esnaflardan ve tezgahtarlardan büyük destek gördü.
Ancak Naziler, özgür bir ulusal seçimde hiçbir zaman yüzde 38'den fazla oy almadı.
Hiçbir parti oyların büyük çoğunluğunu kazanamadı ve siyasi mutabakat olmadan daha sonraki hükümetler ülkeyi etkili bir biçimde idare edemiyordu.
Adolf Hitler seçimi kazanamadı ve iktidarı ele geçirmek zorunda kalmadı.
Naziler tam oy kaybetmeye başlarken kendisine bir anlaşma teklif edildi.
Ocak 1933'te yaşlı savaş kahramanı Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, Hitler'i bir koalisyon hükümetinde Şansölyelik yapmaya davet edince Naziler, şanslarının açıldığına inanmakta güçlük çekti.
Naziler, Almanya'yı kökten dönüştürmek isteyen devrimcilerdi.
Yeni kabinedeki muhafazakar siyasetçiler, Hitler'i sevmiyor ve ona güvenmiyorlardı, ancak demokrasiyi daha da az seviyorlar ve sol partileri çok daha büyük bir tehdit olarak görüyorlardı.
Parlamentoda çoğunluğun oluşturulmasına yardım etmeleri için Nazilerle temasa geçtiler.
Hitler'i kontrol altında tutabileceklerine güvenleri tamdı.
Bir ay sonra Alman parlamento binasının kundaklanması olayından sonra, Hitler ve nasyonalist koalisyon ortakları, bir şans yakaladılar.
Komünist ayaklanma korkusunu sömürerek yangından komünistleri sorumlu tuttular ve olağanüstü hâl ilan ettiler.
Cumhurbaşkanı Hindenburg, tüm temel vatandaşlık haklarını ve anayasal korumaları askıya alan bir kararnameyi, keyfi polis uygulamalarına temel teşkil eden imzaladı.
[Reich Resmî Gazetesi'ni]
Yeni hükümetin ilk hedefi, siyasi rakiplerdi.
Olağanüstü hâl kararnamesine göre korkutulabilir, dövülebilir ve süresiz olarak gözaltına alınabilirlerdi.
Sendikaların ve muhalefet partilerinin liderleri tutuklandı.
Alman makamları, parlamentonun solcu üyelerinin de aralarında bulunduğu binlerce kişiyi yeni kurulan toplama kamplarına gönderdi.
Nazilerin, rakiplerine uyguladığı terör ve acımasız baskıya rağmen pek çok Alman vatandaşı, bu aşırı önlemleri düzen ve güvenlik adına memnuniyetle kabul etti ya da bilfiil destekledi.
Pek çok Alman cesur, genç ve karizmatik bir lider beklentisiyle, ülkelerinin geleceğine dair yeni bir umut ve güven hissetti.
Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels, hâlâ ikna olmayanları kazanmayı planlamıştı.
GOEBBELS: [Almanca konuşuyor] Önce iyi idare etmeli ve iyi bir hükümet için iyi propaganda yapmalı. Bunlar birlikte işe yarar. Nasıl ki iyi bir hükümet olmadan iyi bir propaganda olması mümkün değilse, iyi bir propaganda olmadan iyi bir hükümet olması da artık mümkün değildir.
ANLATICI: Hitler, SA'ya yani fırtına birlikleri ordusuna hitap etti.
HITLER: [Almanca konuşuyor] Almanya uyandı! Almanya'da iktidarı kazandık. Artık Alman halkını da kazanmalıyız.
Bir "Ulusal Topluluğun" İnşası 1933-1936
ANLATICI: Joseph Goebbels tarafından organize edilen Parlamentonun yeniden açılış töreni, Hitler hükümetini Almanya'nın imparatorluk geçmişine bağlama ve Nazileri ulusun geleceğinin kurtarıcıları olarak tasvir etme amacı taşıyordu.
Tören, Hitler'in geleneklerine saygı duyduğu ordu da dahil olmak üzere Alman kurumlarına yeniden güven vermek için dikkatli bir şekilde sahnelenmişti.
Daha sonra Nazi kontrolündeki haber filmleri, ordunun yeni hükümeti desteklediği izlenimi verdi.
Hitler şimdilik uzun süre Cumhurbaşkanı Hindenburg'un arkasından yürümüş olsa da yeni şansölye ve yakında Almanya'nın mutlak diktatörü olacaktı.
YORUMCU: Bugün, Yeni Almanya'ya adanmıştır.
Ve yaşlı cumhurbaşkanıyla şansölyeyi taşıyan araba, kalabalığın arasından kürsüye doğru ilerlerken yüz binden fazla okul çocuğu, ayakta ve omuz omuza.
Bu doktrinlere katılsanız da katılmasanız da Hitler'in liderliğinin Alman halkını savaştan bu yana ilk kez birleştirdiği kabul edilmelidir.
Fanatizme varan coşkularına tüm dünya mucize gözüyle bakıyor...
ANLATICI: Hindenburg, Ağustos 1934'teki ölümüne kadar cumhurbaşkanı olarak kaldı.
Hindenburg'un ölümüyle Hitler, ordunun da oluruyla kendisini Führer ve Reich Şansölyesi, yani ulusun lideri ve hükümetin başı ilan ederek cumhurbaşkanlığı makamını yürürlükten kaldırdı.
Artık onun üzerinde ya da yanında başka bir otorite yoktu.
Hemen sonrasında silahlı kuvvetler, Adolf Hitler'e bağlılık yemini etti.
KALABALIK: [Almanca konuşuyor] Führer Adolf Hitler'e kayıtsız şartsız itaat edeceğime Tanrı’nın adıyla yemin ederim...
ANLATICI: Öğretmenler, polis, parlamento ve yargı mensupları da dahil olmak üzere tüm devlet memurları herhangi bir anayasaya değil, Alman ulusunun Führer'i olarak Hitler'e sadakat yemini etti.
Naziler iktidara geldiğinde ekonomi dibe vurmuş haldeydi.
İşsizlere yönelik devasa bayındırlık projeleriyle ekonominin düzelmesini hızlandırdılar.
HABER FİLMİ: [Almanca konuşuyor] Yarım milyon yoldaş, bu yıl işlerine geri döndü. İktidara gelindiğinden bu yana işsizlik yarından fazla azaldı.
ANLATICI: Hitler yeni otobanları, ülkeyi birleştirecek ve Alman silahlı kuvvetlerinin gizlice ilerlemesini kolaylaştıracak ulusal irade gösterisiyle muzaffer bir şekilde ilk kez kullandı.
Almanya 1935'te zorunlu askerliği yeniden tesis ederek ve askerî gücünü artırarak 1919 Versailles Antlaşması'nı açıkça yok saydı.
Naziler, ulusu yeniden kurma ve güçlendirme sözlerini yerine getiriyordu.
Başarıları, pek çok kişinin radikal Nazi politikalarını görmezden gelmesini, hatta desteklemesini sağladı.
Nazi Partisi, Eylül 1935'te ilk yıllık toplantısı için Nuremberg'de bir araya geldi.
Toplantı, ihtişamlı ve geçmişe bağlılık duygularını uyandıran geleneksel bir marşla açıldı.
Berlin'den uzakta özel bir Parlamento oturumuyla sona erdi.
Yeni ırk kanunları, Hitler tarafından duyuruldu ve Parlamento Başkanı Hermann Göring tarafından okundu.
GÖRING: [Almanca konuşuyor] Alman vatandaşlığı, Alman ya da aynı kandan olanlarla sınırlandırılmıştır. Alman vatandaşlarının ya da Alman kanından olanların Yahudilerle evlenmesi yasaklanmıştır. (Alkışlar)
ANLATICI: Nazi rejimi, sözde üstün özellikleri tüm Avrupa kıtasını yönetmek için biçilmiş kaftan hâline getirecek, ırksal olarak saf bir Almanya yaratmayı amaçlamıştı.
Nazizm, ırksal mücadelenin tarihin itici gücü olduğunu öğretiyordu: “üstün” ırklar “alt” ırklarla mücadele tmeliydi, yoksa onlar tarafından bozulurdu.
Nazilerin ulusal topluluk kavramı herkese açık değildi ve yeni yasalarda ve kararnamelerde belirtildiği üzere, ırka dayalıydı.
İdeolojik mücadeleye Heinrich Himmler ve SS öncülük ediyordu.
Okullarda ırkçı fikirler öğretiliyordu.
Yahudiler, Slavlar, Siyahîler ve Romanlar (kendilerine Çingene de deniyordu) gibi bazı gruplar alt ırk olarak yaftalanmıştı.
Zihinsel ya da bedensel engelli kişiler, "yaşamayı hak etmeyenler" olarak belirlenmişti.
[Nazi Propaganda Filmi]
Bilim insanları ve tıp uzmanları, ırksal özellikleri ölçmek ve değerlendirmek için sözde bilimsel teoriler uyguladı.
Vatandaşlıktan Dışlanmışlığa 1933-1938
ANLATICI: Naziler iktidara gelmeden önce Yahudiler, Almanya'daki tüm vatandaşlık haklarından faydalanıyordu.
Alman hükümeti, 1933'ten sonra Yahudileri kademeli olarak sosyal hayattan ve devlet eğitiminden dışladı.
Yeni kurulan Yahudi özel okulları, bir kısım için güvenli bir öğrenim ortamı sağladı.
1938’e gelmeden Alman makamları, Alman Yahudilerini yalnızlaştırmış, ayırmış ve onları mesleklerinden uzaklaştırıp geçimlerini sağlama fırsatlarının çoğunu ortadan kaldırmıştı.
[Sadece Aryanlar İçin] [Yahudiler İçin!] [Aryan Doktor] [Pratisyen Hekim] [Aryan Doktor]
Yahudi Gençliğinin Hatıratı
STEINHARDT: Biz de öyle hissediyorduk. Neden onun bir parçası olamıyorduk?
Neden olamıyorduk? Herkes şu şekilde “Heil Hitler” diyordu.
Ben de yapıyordum.
Nereden bileyim? Sekiz yaşındaydım.
Annem “öyle yapmamalısın" dedi bana.
"Neden?” dedim.
O da “Sana Yahudi olduğun söylenmedi mi?" dedi.
“Ah, unutmuşum” dedim.
ANLATICI: Alman Yahudilerine bu gerçek fazlasıyla hatırlatılacaktı.
HOPARLÖR: [Almanca konuşuyor] Bayanlar baylar, Yahudi dükkânlarını boykot ediyoruz. Lütfen devam edin.
STERN: 1933'ten sonra üstümüze çöken bu dışlanmışlık duygusu gitgide arttı. Bizi psikolojik olarak da etkiliyordu.
Düşman bir dünyada olduğumuzu biliyorduk.
[Der Stürmer] [4.000 Yıllık Savaş] [Yahudiler bizim lânetimiz!]
ANLATICI: Alman hükümeti 1933 ile 1939 yılları arasında Alman Yahudilerini kısıtlamak, ayrıştırmak ve yoksullaştırmak için yüzlerce yasa çıkardı.
[Sarı banklar Yahudiler içindir ] [Burada Yahudiler istenmiyor] [Yahudilerden alışveriş yapan vatan hainidir!]
HAAS: Kız kardeşimle birlikte şehrin her yerine asılmış o kocaman pankartların yanından gizlice yürürdük.
Sanki görmezsek orada yoklarmış gibi düşünerek onları görmemeye çalışırdık.
Ama onlar oradaydılar.
Yavaş yavaş her yeri kapladılar.
STREICHER: [Almanca konuşuyor] ...Yahudi sorununa çözüm bulunmadan insanlık sorunu çözülmez.
[Yahudileri tanıyor musunuz?]
ANLATICI: Nazi propagandasının amacı, Yahudileri şeytan gibi göstermek ve Almanların, Yahudileri aralarına karışmış tehlikeli yabancılar olarak görmelerini sağlamaktı.
[Der Stürmer] [Yahudiler bizim lanetimiz!]
Olağan hâle gelen antisemitizm, 1935'ten sonra karnaval geçit törenlerinin bir parçası olmuştu.
Alenileşen antisemitizm, Almanya'daki Yahudilere yönelik düşmanlık ortamını ya da en azından Yahudilere yapılan muameleye ilgisizliği pekiştirmişti.
Alman birlikleri, Mart 1938'de komşu ülke Avusturya'ya doğru harekete geçti.
Hitler'in memleketi Almanya'ya dahil edilmiş, Almanya, Versailles Antlaşması'nın bir hükmünü daha çiğnemişti.
Bu, Avusturya Yahudileri için bir felaketti.
Naziler, Almanya'da gerçekleştirilmesi beş yıl süren işi Avusturya'da bir yıl içinde başardı.
Nazi Partisi, 9 Kasım'da Büyük Almanya'nın her yerinde Yahudi karşıtı bir ayaklanma tertipledi.
Dünyayı öfkelendiren ve pek çok Almanın rejimi eleştirmesine neden olan kanunsuz bir hamleydi bu.
Anisemitik saldırılardan zaten mağdur olan Yahudi iş yerleri, kendiliğinden oluşmuş halk eylemi kisvesi altında kasıtlı vandalizme hedef olmuştu.
Parti yetkilileri SA'yı, SS'yi ve Hitler Gençliği'ni Yahudi dükkânlarını tahrip etmeleri ve sinagogları yakmaları için yönlendiriyordu.
Yahudilerin sahip olduğu 7.000'den fazla iş yerine zarar verilmişti.
Yahudilerin sahip olduğu dükkânların parçalanan pencereleri sokaklara saçıldığı için Almanlar, şiddet saldırılarına Kristallnacht, “Kırık Camlar Gecesi” adını verdi.
Ülke çapındaki şiddet eylemleri yüzünden 250'den fazla sinagog hasar gördü ya da tahrip edildi.
HAAS: Kristallnacht'tan sonra hatırlıyorum, arabayla Berlin'den geçtik ve sinagogların alev alev yandığını gördük.
Sokaklar kırık camlarla doluydu ve insanlar bir araya toplanmış, ruhen çökmüşlerdi.
Etrafta kurban gibi, av gibi dolaşıyorlardı.
ANLATICI: Alman polisi toplama kamplarını binlerce Yahudi mahkumla doldurmuştu.
SS onları, yalnızca göç etmeyi kabul ederlerse tahliye ediyordu.
Ancak Yahudiler çoğu ülkede gittikçe artan kısıtlayıcı göç kotalarıyla ve Almanya'da da bürokratik engellerle karşılaşıyordu.
Ekim 1938'de Yahudilerin, yalnızca üzerine "J" harfi basıldıktan sonra geçerli hâle gelecek eski pasaportlarını teslim etmesini zorunlu kılan bir yasa çıkarıldı.
İki ay sonra Ekonomi Bakanlığı, tüm Yahudi mal varlıklarını dondurunca, başka bir yasayla Yahudilerin sahip olduğu sermayenin ülke dışına çıkmasını engelledi.
Aracı ve gidecek yeri olan pek çok kişi Almanya'yı terk etmeye çalıştı.
Bazı aileler çocuklarını tek başlarına, daha güvenli olan başka ülkelere gönderdi.
Dünyanın ne kadar kısa bir süre sonra savaşa gireceğini tahmin edemediler.
II. Dünya Savaşı ve Holokost 1939-1945
ANLATICI: Nazi rejimi uzun süreli toprak genişletme hedefini gerçekleştirirken Almanya'nın komşularına karşı yapılan saldırılar ilk başta silahlı direnişle karşılaşılmadan başarılı oldu.
Hitler, Britanya ve Avrupa'nın müdahalede isteksiz davranmalarına ve bir savaş daha yaşama korkularına güveniyordu.
Almanya'nın Çekoslovakya'nın başkenti Prag'ı işgal etmesi, Doğu Avrupa'da askerî harekat gerçekleştirme niyetine dair hiçbir kuşku bırakmadı.
1 Eylül 1939'da muazzam bir Alman gücü, bir ay içinde Polonya'yı işgal ederek ele geçirdi.
Bu, ikinci dünya savaşının başlangıcıydı.
Almanya, Nisan 1940'ta Danimarka ve Norveç'i işgal etti.
Alman silahlı kuvvetleri Mayıs ayında Fransa'ya, Hollanda'ya, Lüksemburg'a ve Belçika'ya saldırdı.
Haziran ayında Paris düştü ve Fransa teslim oldu.
Fransa'ya karşı kazanılan süratli ve beklenmedik zaferle Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesinin ve aşağılanmasının intikamı alınmıştı.
Bu zafer, Hitler'in Alman halkı arasındaki popülerliğini ve ona duyulan güveni yeni bir seviyeye çıkardı.
Üç milyondan fazla askere sahip Alman ordusu, Haziran 1941'de on milyonlarca sivili hedef alan bir imha savaşı başlatmak üzere Sovyetler Birliği'ni işgal etti.
Nazi rejimi, savaş ve askerî işgal koşullarında siyasi ve ırksal hedefini daha radikal önlemlerle sürdürebilirdi.
Alman birlikleri, Doğu Avrupa'ya doğru ilerlerken Almanya'nın gücü, işgal edilen ülkelerde yaşayan milyonlarca Yahudiye uzandı.
Alman yetkililer, bu ülkelerin halklarında zaten mevcut olan Yahudi karşıtı tutumdan faydalanabilirdi.
Alman makamları, Doğu Avrupa'nın her yerinde Yahudi olarak belirlenenleri getto [Yahudi mahallesi] adı verilen aşırı kalabalık alanlara yerleşmeye zorladı.
Yahudi olmayan nüfustan ayrılan, daha büyük gettolardaki Yahudiler, tuğla duvarların ve dikenli tellerin ardına hapsedildi.
Almanya'nın doğuya doğru ilerlemesi, Nazilere göre aynı kötülüğün iki çehresi olan Yahudiliğe ve komünizme karşı bir mücadele olarak tasarlanmıştı.
Sovyet savaş mahkumlarına insanlık dışı muamelesinde bulunan Alman askerleri ve polis yetkilileri, onları ya vurarak ya da kötü hava şartlarına ya da açlığa maruz bırakarak kasten ölümlerine neden oldular.
Alman esareti altında milyonlarca insan öldü.
Doğu cephesinde ırka dayalı siyasi eğitim, bütün Alman işgal kuvvetlerinin düzenli eğitiminin parçasıydı.
[Yahudi Komplosu]
SS şefi Heinrich Himmler, adamlarına hitap ettiği bir konuşmada Sovyetler Birliği'ne karşı savaşmaktan şöyle bahsetmişti: “Bu işgal, ideolojik bir savaştır ve ırkların mücadelesidir. Bu mücadelede Nasyonal Sosyalizm, yani Germen kanımızın ve Kuzeyli kanımızın değerine dayalı bir ideoloji desteklenmektedir...Öte yanda ise isimleri telaffuz bile edilemeyen ve vücut yapıları da aşağı olan, hiç acımadan ve şefkat göstermeden vurulup öldürülecek 180 milyonluk karışık bir ırk nüfusu durmaktadır".
Hitler'in komutan muavini Hermann Göring, Temmuz 1941'de Alman kontrolünde bulunan Avrupa topraklarındaki "Yahudi sorununun nihaî çözümü" için gerekli tüm hazırlıkları onayladı.
Alman askerî güçleri ilerlerken mobilize katliam birlikleri de onlarla birlikte hareket ediyordu.
Alman Ordusu, askeri SS ve Alman polis birlikleri resmî toplu katliamlarda aktif rol aldı.
Almanlar ve suç ortakları, kurbanları topladı, yaya olarak ya da kamyonlarla ölüm merkezlerine sürdü.
Çoğu kez giysilerini çıkarttırdılar ve vurarak öldürdüler.
Katliamlara iştirak edenler arasında Letonya, Litvanya, Estonya, Ukrayna ve Belarus'taki yerel işbirlikçiler, özellikle de polisler bulunuyordu.
Alman katliam birlikleri ve onların yardımcıları, toplu katliam operasyonlarında en az iki milyon Yahudi erkeği, kadını ve çocuğu öldürdü.
Almanya'da ise SS ve polis, kalan Yahudileri işgal altındaki doğu ülkelerine sürgüne yolladı.
Alman Yahudilerin 1942'de yeni gelenler olarak yerleştiği ve duvarlarla çevrili bir getto olan Alman işgalindeki Varşova, Almanlar tarafından dayatılan aşırı kalabalık, temizlik imkanlarının eksikliği, hastalık ve açlık yüzünden zaten toplu eziyet çekilen bir yerdi.
Tutsak Yahudilerin hayatta kalma ve topluluklarını devam ettirme yolunu bulma çabalarına karşın, şartlar giderek on binlerin ölümüyle sonuçlanan bir hâl aldı.
En savunmasız olanlar, yetim çocuklardı.
Başlangıçta Alman işgal makamları, gettoları Yahudileri toplamak ve onları Yahudi olmayan nüfustan ayırmak için kurmuştu.
Savaşın daha sonraki aşamalarında gettolar, esirlerine daha iyi koşullar ve iş fırsatları vaadinde bulunan Almanların, üstü örtülü olarak "yerleşim yeri" dediği ve Yahudilerin doğuya nakli için kullanılan depolama alanları görevi gördü.
İnsanlar, yiyecek, su ya da tuvalet imkânı olmadan yaptıkları günler süren yolculuklarda akıl almaz acılar çektiler.
Güçsüz, yaşı küçük ve yaşlı olanların çoğu, gidecekleri yere ulaşamadan öldü.
Almanlar ve işbirlikçileri, yaklaşık 2,7 milyon Yahudiyi ve başka insanı Alman işgalindeki Polonya'da bulunan ölüm merkezlerine sürdü.
En büyük kamp olanAuschwitz-Birkenau'ya Avrupa'nın her yerinden mahkumlar naklediliyordu.
[Auschwitz'den Kurtulan Lilly Malnik'in sesi]
MALNIK: Her gün, farklı diller konuşan insanların olduğu nakiller geliyordu. Macarlar, Polonyalılar, Çekoslovaklar. Hollanda'dan, Fransa'dan, Belçika'dan Almanya'dan, İtalya'dan insanlar, Ruslar.
Her yerden insanlar vardı.
[Auschwitz'den Kurtulan Norbert Wollheim'ın Sesi]
WOLLHEIM: Karım bana bir şekilde el sallıyordu.
Bu, onu son görüşüm oldu.
[Auschwitz'den Kurtulan Fritzie Fritzshall'ın Sesi]
FRITZSHALL: Koku, gaz odaları.
“Annemi ne zaman göreceğim?” diye sorduğumda, Bana dumanı gösterdiler.
Nereye gittiğini bu şekilde öğrendim.
[Auschwitz'den Kurtulan Ernest Koenig'in Sesi]
KOENIG: Ölmeye mahkum olduğumuzu, bütün Yahudilerin ölmeye mahkum olduğunu anlamaya başlamam uzun sürdü.
ANLATICI: SS'in çalışamayacağına karar verdiği kişiler, genellikle varmalarından sonraki 2-3 saat içinde öldürülüyordu.
Çalışabilecek durumda olanlar ise ölümcül şartlarda zorunlu çalışmada kullanılırdı.
Çalışamayacak hâle geldiklerinde onlar da öldürülürdü.
İnsanları endüstriyel ölçekte öldürmek üzere özel olarak tasarlanmış pek çok ölüm tesislerinde kamp yetkilileri çocukları, kadınları ve erkekleri öldürmek için zehirli gaz kullandı.
Bütün Holokost kurbanlarının yarısına yakını, bu ölüm merkezlerinde öldü.
Majdanek ve Auschwitz kampları, Sovyet birlikleri Polonya'ya girdiğinde kurtarılan ilk kamplar oldu.
Majdanek'in 1944 yazında kurtarıldığı haberi, kuşkuyla karşılandı.
New York Herald Tribune gazetesi, “Belki daha fazla doğrulama beklemeliyiz...
“Bu, akıl almaz geliyor” diye yazdı.
Almanya ve Avusturya'daki ABD birlikleri, Nisan 1945'te Buchenwald, Dachau, Nordhausen, Mauthausen ve Ohrdruf'daki toplama kamplarına ulaştı.
Askerler, kampları kendi gözleriyle gördüler.
Gerçek, yadsınamaz haldeydi.
Müttefik özgürleştirme güçlerinin komutanı General Dwight Eisenhower şöyle yazdı: “Gördüklerimi anlatmaya sözcükler yetmez...Gördüğümüz şeyler ve açlık, zulüm ve canavarlığa dair duyduklarımız... insanın yıkılmasına neden oluyordu...”
Amerikan sinemalarında ve haber görüntülerinde daha binlercesine tanık olundu.
Bir yorumcu şöyle dedi: “Gelecek nesillere şu söylenmeli: “İnsanoğlu kardeşlerine bunu da yaptı. 20. yüzyılda on iki yıl boyunca barbarlığa geri dönmüş bir uygarlık var oldu."
Kurtarıcı birlikler karşılaştıkları şeyi kavramaya çalışırlarken kamplarda şok hâkimdi.
[Bergen-Belsen Camp] [İngiliz Kuvvetleri Tarafından Kurtarıldı]
Askerler, ölülerle ilgilenmek ve yaşayanlara destek olmak için ellerinden gelen herşeyi yaptı.
Hayatta kalanlar, ağır ağır ilerleyen, onurlarını geri kazanma ve bir şekilde hayata geri dönme göreviyle karşı karşıya kaldı.
Holokost, dünyanın insanlığa ve geleceğimize bakışını karanlığa boğdu.
Dünya neler olduğunu anlamaya çalışırken bu suçlar için, bizimkinden çok da farklı olmayan bir toplumun sıradan insanları tarafından işlenen suçlar için yeni bir sözcük, soykırım sözcüğü gerekiyordu.
Holokost'a ve Holokost'a zemin hazırlayan ortama özet bir bakış sunan yeni Müze filmini izleyin. Bu film, nadir bulunan görüntüleri kullanarak Almanya'da Nazilerin yükselişini ve gücünü pekiştirmesini, ayrıca ırkçı ideolojilerini, propagandalarını ve Yahudilerle diğer masum sivillere yaptıkları zulmü incelemektedir. Bunun yanı sıra, Nazilerin ülkeyi savaşa sürüklemesi ve 6 milyon Yahudi'nin sistematik olarak katledilmesi de dahil, milyonlarca insanı işbirlikçileriyle birlikte öldürmeleriyle sonuçlanan süreç de özetlenmektedir. 38 dakikalık bu kaynak, 1918 ile 1945 yılları arasında sıradan insanların, kurumların ve ülkelerin rolüyle ilgili düşünce ve tartışmaların teşvik edilmesi amacını taşımaktadır.
Bu sayfa aşağıdaki dillerde de mevcuttur: English | عربي | فارسی | Français | Magyar | Polski | Русский | Yкраїнський | 简体中文